Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Habertürk'te yayımlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın konuğu oldu. TİP'in son dönemdeki yükselişine dikkat çeken ve son dönemlerde farklı kesimlerden birçok kişiden TİP'e oy vereceğini ifade eden insanlar olduğnu söyleyen Altaylı, "Bunu bekliyor muydunuz?" sorusunu yöneltti.

Bu yükselişi beklediklerini söyleyen ve yaklaşık 3 yıl önce düzenledikleri bir basın toplantısında gazetecilerin "Hedefiniz ne?" sorusuna, "Biz o zaman yüzde 3 demiştik ve daha daha önce 1965’teki TİP’in oy oranını hedef olarak koymuştuk önümüze. Ve parlamentoda grup kurmak demiştik" diyerek yanıt veren Baş, "O gün gülümseyerek karşılandığını hatırlıyorum. Şunu da söyleyeyim. O gün anketlerdeki oy oranımız yüzde 0,2'ydi" dedi.

'TİP, YENİ BİR FİKRİ YURTTAŞIN AKLINDAN GEÇTİĞİ GİBİ İFADE ETTİ'

Baş, devamında o dönemki atmofseri şöyle anlattı:

"Türkiye bu iki kutba sıkışmış siyasetin dışında bir şey arıyor yeni bir şey arıyor ve Türkiye özellikle genç seçmenin çok etkin olduğu bir ülke. Bir arayış var ve bu arayış şöyle tarif ediliyordu. Cumhur İttifakı'ndan kurtulmak istiyor ama Millet İttifakı'na baktığı zaman da aradığı umudu, heyecanı, yenilenmeyi göremiyor. Böyle çok geniş bir kesim vardı ve sanıyorum TİP esas olarak aslında çok yeni parti var Türkiye’de ama yeni bir fikri ortaya koyarak ve bunu dümdüz olması gerektiği gibi yurttaşın yüreğinden, aklından geçtiği gibi ifade ettikçe ilgi arttı. Dolayısıyla tesadüf değil son dönemdeki şey.

'TİP, SOLUN SESLENEMEYECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜ GENİŞ KESİMLERİN DESTEĞİNİ ALACAK GİBİ GÖZÜKÜYOR'

Şunu da özellikle vurgulayayım. Elbette geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren insanlar arasında TİP’e oy verenler var ama daha önemli başka bir şey var bence. TİP örneğin, daha önce milliyetçi, muhafazakar mahalle diye bilinen ve asla solun seslenemeyeceğini düşündüğü çok geniş kesimlerin de desteğini alacak gibi gözüküyor şu anda. Bizim sokakta gördüğümüz tablo bu. Ve açık söyleyeyim beni bu daha çok heyecalandırıyor.

'BU UCUBE SİSTEMİN YENİLMESİ GEREKİYOR'

Şunun için daha çok heyeclandırıyor. Önümüzdeki seçimlere baktığımızda, ne var önümüzde görev olarak? Bir, bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemin yenilmesi gerekiyor, bunun ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu temel görev. 5 yıldır yaşadıklarımız yetmedi mi? daha ne anlatayım ki ben? 5 yıl önceye gitsek bir iddia var; onlar bir şey söylüyordu, biz bir şey söylüyorduk. Şimdi 5 yıl sonunda tablo ortada. Bugün 'Türkiye 5 yıl öncesinden daha iyi diyen' ya Türkiye’de neler olup bittiğinden habersizdir ya da hiç Türkiye ile ilgilenmiyordur."

'KANALİZASYON PATLADI; HEMEN BİR TEMİZLİK YAPMAK LAZIM'

Bunların yanı sıra "son derece önemli bir görev" diyerek Türkiye'nin yeniden inşa sorunu olduğunu dile getiren Baş, AKP'nin 20 yıllık iktidar dönemine işaret eden ve son 5 yılını "kanalizasyonun patlaması" diyerek niteledi. "Ve ortalık pis, çok kötü durumdayız. Her yer pislik içerisinde" diyen Baş, yapılması gerekenlere dair şunları söyledi:

"Hemen bir temizlik yapmamız lazım. Eğer tesisatı yenilemezsek, düzeni değiştirmezsek ileride yine aynı tehlikelerle karşı karşıya kalacağız. Özellikle genç insanlar bunu görüyorlar ve şununla karşı karşıyayız biz yıllardır. Milliyetçi, muhafazakar ailelerin çocukları olarak büyümüş insanlar; anneleri babaları, dedeleri, neneleri AKP’ye MHP’ye oy vermişler. Ama onlar da görüyorlar. Türkiye’nin ne halde olduğunu ve çare arıyorlar. O çare arayışı sırasında da geleneksel kodları nedeniyle mesela Millet İttifakı’na yönelemiyorlar bir türlü. Fakat yeni bir ses olarak ortaya çıkan Türkiye İşçi Partisi izlediklerinde duyduklarında, gördüklerinde bir farklılık hissediyorlar."

'HER 100 BİN OYA BİR MİLLETVEKİLİ'

TİP Genel Başkanı, partisinin yüzde 3'lük oy hedefine ve baraj hatırlatmasına dair de konuşarak, AKP'nin her seçimde sistemi değiştirdiğini hatırlattı ve yurttaşların kafasının da karıştığını belirtti.

Baş, "Şimdi biz bu seçimde ne yapacağız bunu bütün yurttaşlarımızın bilmesi lazım. 2 oy kullanacağız. Bir tanesi Cumhurbaşkanlığı'na, bir tanesi de partilere, milletvekili seçimlerinde. AKP sadece kendisinin kafasının çalıştığını düşündüğü için ittifaklarda barajı ortadan kaldırdı. Yani siz bir ittifakın parçası olduğunuzda ittifak toplamda barajı geçtiğinde tek tek partilerin hepsi barajı geçmiş sayılıyor. Dolayısıyla şöyle söyleyeyim diyelim ki TİP; İstanbul 2. Bölge'de. Burada 100 bin oy aldığında Türkiye çapında aldığı oy ne olursa olsun Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parçası olduğu için barajı geçmiş sayılacak ve milletvekili çıkaracak. Her 100 bin oya bir milletvekili çıkaracağını düşünebilirsiniz" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE'NİN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE GÜÇLÜ BİR ANA MUHALEFETE İHTİACI VAR VE BİZ BUNA TALİBİZ'

Muhalefetteki başarılarının yurttaşlar tarafından takdir edileceğini ve beklenen çok üzerinde bir oy alacakları tahmininde bulunan TİP Genel Başkanı, "İktidar her rejimde vardır. Krallarda, faşist diktatörlüklerde, demokrasilerde fark etmez. Hep iktidar vardır. Ama demokrasi şöyle ayrışır. Muhalefetin güçlü olduğu rejimdir. Örneğin TİP olarak önümüzdeki seçimlere dair iddiamız şu. 4 kişiyle yaptığımız muhalefeti gördü Türkiye halkı. Diyoruz ki bunu 14’e 24’e 34’e çıkarmanız bile bizim ana muhalefet olmamız için yeterli. Ve Türkiye’nin önümüzdeki dönem esas olarak güçlü bir ana muhalefete ihtiyacı var zaten ve biz buna talibiz" diye konuştu.

'AKP DÜŞTÜKTEN SONRA PARAMPARÇA OLUR'

Altaylı'nın "AK Parti düştüğününde ana muhalefet olmaz mı?" şeklindeki sorusuna da "AKP düştükten sonra paramparça olur" diyerek yanıt veren Baş, "Ne kadar sürer bilmiyorum ama belli bir süre içerisinde yok olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda zaten yeni ittifak girişimlerine bakarsanız hepsi o yenilgileri yaşamış partilerle yan yana geliyor" diye ekledi.

'MUHALEFET ORTAK ADAYDA BİRLEŞMELİ'

"TİP herhalde en erken şekilde önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin ortak bir adayda birleşmesi gerektiğini söyleyen parti" diyen Baş, yurttaşlarla gerçekleştirdikleri toplantılara işaret etti. 

"Türkiye’yi 20 yıldır dünyanın belki de en kötü iktidarlarından bir tanesi yönetiyor. Bu kadar kötü bir iktidar 20 yıldır yönetiyorsa, bizim dönüp bir kendimize bakmamız lazım. Temel tartışmamız buydu ve yurttaşa döndük yüzümüzü" diyen Baş, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ya biz neyi yapamadık? Biz belki de bu partiler arasında en yenisiyiz ama biz de sonuçta mücadelenin içerisindeydik ve neyi yapamadık sorusunu sorduk sorduk sorduk... Ve ben bir toplantımızda çok iyi hatırlıyorum şuna vardık. Çok kritik hatalar yaptık biz. Mesela 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi için söylüyorum. şöyle düşünüldü. Denildi ki ilk turda çok aday çıksın, muhalefet ne kadar çok aday çıkartırsa iş ikinci tura kalır. İkinci turda da en fazla oy alan muhalefet adayı kimse biz ona oy veririz. Bu baktığınızda kendimi de katarak söylüyorum dışarıdan baktığımızda ve ilk defa böyle bir seçim de yaşadığımız için çok mantıklı göründü hepimize.

AKP'de fatura kimlere kesilecek? AKP'de fatura kimlere kesilecek?

Şimdi muhalefet adaylarının hepsi için söylüyorum. Dert ne? Muhalefet adayının ilk hedefi ne? İkinci tura kalmak. Nasıl kalırsınız ikinci tura? Muhalefetteki diğer adaylardan fazla oy alarak kalırsınız. Dolayısıyla seçimde sahaya indiğimizde şu gerçekle karşılaştık. Muhalefet adayları birbirleriyle rekabet ettiler, Tayyip Erdoğan arada ilk turda aldı. Şöyle düşündük o zaman. Ya kardeşim ikinci turda oy vereceğimiz adaya ilk turda verip bitirmek niye mümkün olmasın? Yeter ki o aday buna açık olsun. Şimdi bu yaklaşım çok önemli bence ve biz başından bu yana bu seçimin mümkün olduğunca muhalefetin tek adayda birleştiği hani hepimizin ortak davası var ve bu davayı böyle kendi partimizin, kendi grubumuzu hatta kendi ittifakımızın ötesinde bir memleket davası olarak görmek gerekir dedik, öyle yaptık."

'SİYASET MASA BAŞINA HAPSEDİLMİŞ DURUMDA'

Millet İttifakı'na ilişkin de değerlendirmelerde bulunan TİP Genel Başkanı, geçmiş siyasi kodların ittifakta geçerli olduğunu söyledi. Farklı görüşler ile yan yana gelmelerinin kıymetli olduğunu söyleyen Baş, şu ifadeleri kullandı:

"Ama mesela bir genç mesela bir Kürt mesela bir Alevi mesela bir emekçi; bakın Türkiye’nin çok büyük emekçi kitleleri oraya baktıklarında kendilerini görmüyorlar, üzülerek söylüyorum orada da siyaset daha çok Ankara kulislerine sıkışmış durumda. Hatta Altılı Masa diye anılmasının bile sembolik değeri var. Siyaset masa başına hapsedilmiş durumda. Oysa bizim savunduğumuz şey siyasetin halklaşması, siyasetin toplumsallaşması. Şöyle ifade edeyim. Bütün partiler, bu iki kutupta da maalesef yurttaşa sadece seçmen gözüyle bakıyorlar. Yani 'Bize oy ver, bizi alkışla, bizi destekle' 'Onun dışında ne yapayım?' 'Evinde otur'

Oysa bizim siyasette ihtiyaç duyduğumuz şey ne? Özellikle genç arkadaşlar için söyleyeyim. Konuştuğumuz siyasetçiler şöyle bir hazır cevap üretmişler. 'Gençler siyasetle ilgilenmiyor' Peki, bugün gidelim bütün Türkiye’deki çevre mücadelelerine bakalım bugün mesela deprem bölgesine gidelim orada da her işe koşan insanlar. Milyonlarca genç aslında gündelik siyasetin çok içinde. Ama bakıyor bu partilere, kendisini orada göremiyor. Oraya dahil olmak istediğinde de çeşitli engellerle karşılaştığını görüyor. Bizim Sera’nın cümlesidir, bence muhteşem, Türk siyasi tarihine girmesi lazım. 'Türkiye’de siyaset zengin, yaşlı, erkekler kulübü' Gençlerin, kadınların ve yoksulların, emekçilerin siyaseti değil.

Bakın herkese şu soruyu soruyorum ben. Diyorum ki parlamento siyasetin aynası. Şimdi Türkiye’ye baktığınızda insanların aşağı yukarı diyelim yüzde 50’si kadın. Parlamentoya dönün, bakın. Hepsi erkek neredeyse. Yüzde 17 ki orada da HDP’nin büyük katkısı var. Şimdi Türkiye en çok neyle övünüyor? Genç nüfusa sahibiz. Çok önemli bir potansiyel, gerçekten çok kıymetli. E siyasete döndük. Şimdi ben 43 yaşındayım, bana 'genç siyasetçi' diyorlar. Türkiye’nin yarısından daha yaşlıyım ben aslında.

'EMEKÇİLER ADINA KİMSE KONUŞMUYOR'

Türkiye’nin yüzde 99’u emekçi diyebileceğimiz; emeğiyle, alın teriyle yaşayan insanlardan oluşuyor. Parlamentoya bakıyorsunuz, neredeyse yoklar. Emekçiler adına kimse konuşmuyor. Bu siyaset düzlemini değiştirmemiz gerekiyor. Esas mesele burada. Esas mesele şu. Bir maden işçisinin, tarladaki bir köylünün mesela Boğaziçi üniversitesi’ndeki öğrencinin. Üniversitesine kayyum atanıyor, buna karşı ses çıkarmaya çalışıyor. Çok politik bir tutum alıyor değil mi burada? Meclis'te temsil edilmesini hiç kimse düşünmüyor bile.

TİP'İN MİLLETVEKİLİ ADAYLARI

Biz tamamen böyle yapacağız. Bu hafta sonu Parti Meclisi toplantısı yaptık. Hatay’da, deprem bölgesinde yaptık. Mesela bütün partiler şöyle açıklamalar yapıyorlar, 'Aday başvuruları başlamıştır, adaylık için şu kadar para şuraya yatırılacak' Biz dedik ki ya kardeşim ne parası ya. Deprem var, biz bizden aday olmak isteyen yurttaşlardan bir şey istedik. Dedik ki bir gıda kolisi bir de hijyen kolisi hazırlayın, deprem bölgesine gönderin, biz başka bir şey istemiyoruz. Bunu da niye yaptık biliyor musunuz? Örgütlü toplum olmanın gereği. Belki onu da istemezdik ama örgütlü olmak ve dayanışmanın bir parçası olmak bizim açımızdan son derece önemli. Bunu tarif ettik.

İki, dedik ki 'Biz milletvekili aday listelerimizi genel merkezde hazırlamayacağız' Bütün il örgütlerimiz yetkilidir. Şunu bulun dedik bize il örgütlerine. Adaylık başvurusunda bulunan arkadaşlardan hangileri kendi yaşadıkları ilde, ilçede bir örgütlü mücadelenin parçası olmuş? Mesela kadın derneğinin üyesi mi? Bir kooperatif örgütlemiş mi? Sendikalı mı? İş yerinde sendikal bir mücadeleye katılmış mı? Bölgesinde ekolojik yıkıma karşı kavga vermiş mi? Haksızlıklara karşı durmuş mu? eğer öyleyse hiç tartışmadan onu aday yapın. Genel başkana ne kadar bağlı olacak, partiye ne kadar bağlı olacak bunları ikinci yapın. Önemli olan tırnak içerisinde söylüyorum sıradan vatandaşın siyasete katılabileceği alanları açmak."

'KILIÇDAROĞLU'NUN ADAYLIĞINA DESTEK VEREBİLİRİZ'

Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vermediklerini "destek verebiliriz" dediklerini vurgulayan TİP Genel Başkanı, "TİP olarak bir eğilimimiz var. Henüz bir karar dönüşmüş durumda değil" dedi.

Adaylık konusunu içinde bulundukları Emek ve Özgürlük İttifakı'nda da konuşulması gerektiğini ifade eden Baş, partisinin yöntemlerini şöyle anlattı:

"Biz şunu yapacağız. Sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle, kadın örgütleriyle, gençlik örgütleriyle de bunu müzakere etmek istiyoruz fakat olay şu. Başından bu yana tek aday demişiz. Millet İttifakı'na baktığımız zaman şunu görüyoruz. Geçen seçimde 3 adayı vardı Millet İttifakı’nın. Şimdi bu teke inmiş. Dolayısıyla bu olumlu bir gelişme. Bizim söylediğimiz şeye doğru bir adım var. Bu olumlu bir gelişme.

Şimdi bundan sonra yapılması gereken şey Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisini tüm muhalefetin adayı haline getirmek isteyip istemediğini bir görmek. Kemal Bey bu talepte bulunacak mı, toplumsal muhalefetin diğer bileşenleriyle ilişkilenme aracı içerisinde olacak mı? Ben mesela başından bu yana şu konuda ısrarcıyım. Bizimle de gelsin müzakere etsin değil beklentim ama şu olamaz mesela. Sendikalarla görüşmeden, emek örgütleriyle görüşmeden, kadın örgütleriyle, gençlik örgütleriyle, çevre örgütleriyle görüşmeden 'Ben hepinizin adayıyım' demek yakışı kalmaz.

En azından eğer gerçekten bir değişimi simgelemek istiyorsanız yani toplumun şuna ihtiyacı var. Güven duymak istiyor. Güven duymak için de dinlendiğini, ciddiye alındığını, taleplerini sunabileceği bir mekanizma olduğunu görmek istiyor. Gerçekleşir, gerçekleşmez ayrı. Şimdi biz buna açık olduğumuzu söylüyoruz, önümüzdeki günlerde bunu ittifakla değerlendireceğiz. Diğer kısmı da şu. Şöyle örneklendireyim. AKP iki şeyi birden yaptı. Bir devleti mahvetti. Devletin bütün mekanizmaları çöktü içi boşaltıldı, devlet bir parti devletine dönüştü vs.

'EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI YURTTAŞIN SİGORTASI OLACAK'

Benim gördüğüm tablo şu. Altılı Masa, devleti rayına oturtma masası. Fakat bir de başka bir şey var; AKP bir de toplumu mahvetti ve toplumun, yurttaşın, sizin benim burada çalışan arkadaşların bu ülkedeki emekçilerin de bir sigortaya ihtiyacı var. Dolayısıyla biz eğer Millet İttifakı iktidar olursa; biz, muhalefet nasıl yapılır göstermek için varız ve orada yurttaşın sigortası olacak bir topluluğu, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı bunun için kurduk işte. Emek ve Özgürlük İttifakı yurttaşın sigortası olacak. Ha iyi şeyler mi yaptılar? Destek veririz."

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN DERHAL YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ LAZIM'

AKP'nin 6284 sayılı yasayı ittifak pazarlığında kullanmasına ilişkin de konuşan ve kadınların, AKP iktidarına karşı en kararlı mücadeleyi veren unsur olduğunu söyleyen ve İstanbul Sözleşmesi'nin adının da mu mücadeleye atfen ortaya çıktığını vurgulayan Baş, "Altılı Masa'daki bazı partiler buna karşılar ya da bunu yeniden yürürlüğe girip girmemesi konusunda tereddütteler. Mesela bizim açımızdan bu kırmızı çizgi. Diyoruz ki bu konuşulamaz, tartışılamaz bile. Derhal yürürlüğe girmesi lazım. Bu konuda adım attıklarında arkalarında duracağız" dedi.

'HALK İÇİN ATTIKLARI HER ADIMI DESTEKLEYECEĞİZ'

20 yıldır çok büyük yolsuzluklar yapıldığını ifade eden ve Kılıçdaroğlu'nun "Bunları geri alacağız" dediğini aktaran Baş, "Tabii ki alsın. Biz bunların halkın alın terinden, emeğinden, çalınmış ne varsa hepsinin alınması gerektiğini düşünüyoruz ama aldığınızı nereye harcayacaksınız? Aldıktan sonra da bunu diyelim ki yeni sermaye gruplarını yaratmak için mi kullanacaksınız yoksa örneğin eğitimi parasız hale getirmek, sağlığı parasız hale getirmek için mi kullanacaksanız?" sorularını gündeme getirdi. 

"Parayı toplamalarına itiraz etmiyoruz. Çalınan bir mal var gidin bunu geri alın ama aldıktan sonra nereye kullanacağınız konusunda biz uyarıyoruz" diyen Baş, "Halk için attıkları her adımı destekleyeceğiz, halka karşı herhangi bir girişimleri olursa bununla hesaplaşacağız" dedi.

Türkiye'nin 20 yıllık bir ekonomik yıkım yaşadığını dile getiren ve bunun geriye doğruda sorgulanması gerektiğini kaydeden Baş, "Neoliberal ekonomi politikalarının, özelleştirmelerin sorgulanması lazım. Bunun önemli isimlerinden birisi Ali Babacan. Şimdi Ali Babacan şöyle yaklaşırsa, 'Biz aslında 2002 ile 2010 arasında çok iyi şeyler yapıyorduk, ondan sonra battı' diyorsa; 'Bir dakika arkadaş, bu ekonomik yıkımın temelleri aslında sizin iktidara geldiğiniz ilk günlerde atılmaya başladı' diyecek bir güce ihtiyaç var" diye konuştu.

'TİP, TÜRKİYE'NİN KIRMIZI ÇİZGİSİ OLACAK'

Emekçilerin, yoksulların, halkın doğrudan temsil edilmesini hedeflediklerini vurgulayan Baş, şunları dile getirdi:

"TİP, Türkiye’nin kırmızı çizgisi olacak. Bir duvar öreceğiz oraya. Mesela çok açık söyleyeyim, biz eğitimin, alınıp satılabilir bir şey olmasına karşıyız. Şu olmaz, diyelim ki 2 tane çocuk, aynı zeka seviyesine sahipler ikisi de yetenekli, ikisi de birikimli; birisinin anasının babasının parası var diye en iyi okullarda okuyacak, diğerinin babasının parası yok diye AKP imam hatipe mahkum etti bu çocukları. Bu sistemin değişmesi lazım.

Sağlığın parayla alınıp satılabilir bir şey olması sürecine kesin olarak son vermemiz lazım. Depremde benim açımdan simge görüntülerden bir tanesi şuydu. Kaç gün enkaz altında kalmış bir kadın, bir ablamız, teyzemiz. Çıkartılıyor, 'Beni özel hastaneye götürmeyin' diyor. Böyle bir ülke olabilir mi? Şimdi biz, bu açılardan daha net çizgilere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz."

'13 MİLYARDERİN SERVETİ 44 MİLYON KİŞİNİN SERVETİNDEN FAZLA'

Fatih Altaylı'nın TİP'i çok fazla duyduğunu ifade etmesi üzerine "Nasıl duymayacaksınız ki" diyerek veriler paylaşayan TİP Genel Başkanı, "Türkiye’de 13 milyarderin serveti 44 milyon kişinin servetinden fazla. Ya allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun. Bir tarafta 13 tane insan, bir tarafta 44 milyon insan..." dedi.

Baş, Altaylı'nın büyüme rakamlarını hatırlatması üzerine devamında şunları söyledi:

"Türkiye’nin en tepesindeki azgın azınlık diyorum ben onlara. Yedikçe doymuyorlar, daha fazlasını alıyorlar. Ömrünün sonuna kadar para yese bitiremeyecek kadar parası var ama insanlar yoksulluktan, sefaletten çekiyorlar. Yapılması gereken şey ne biliyor musunuz? O en alttaki en yoksulları yukarıya çıkartabilmek. İktidar hep şöyle yapıyor. O büyüme rakamlarını gösterebilmek için tepedeki en zengini servet sahibi yapıyor. Bizi izleyenler düşünsünler. Türkiye'de 65 milyon insan, hane başı yoksulluk sınırı olan 30 bin liranın altında yaşıyor. Şimdi ne yapıyorlar biliyor musunuz? Geriye kalan 15 milyon insan var ya. Onlar diyorlar ki 'Halinize şükredin'

"Üniversite mezunu, hani eskiden 'beyaz yakalı' derdik. Belirli bir nitelikli emeği olan insanlar, köle gibi çalıştırılıyorlar. Bunun karşısında kendilerine var edilen tek şey var. Yoksulluk sınırının biraz üzerinde bir hayat. Geçen gün bir arkadaşım söyledi çok çarpıcıydı bence. Benim çocukluğumda şöyle bir motto vardı ev sahibi olmak isteyenler için. Şunu söylüyorlardı; 'Kira öder gibi ev sahibi olabilirsiniz' Hepimizin hayali buydu. Kira öder gibi ev sahibi olmak. Şimdi öyle kiralar var ki sanki evi satın alıyorsun... Herkes buna çalışıyor şu anda.

'ÖYLE BİR ÜLKE YARATTILAR Kİ HAYAL BİLE KURAMIYOR İNSANLAR'

Bu sınıfsal uçurumun açılması, bu adaletsizlik insanları yeniyi aramaya doğru çekiyor. Benim gördüğüm tablo şu. Türkiye’nin yüzde 30 – 35’i hala bir biçimde ikitdar çevresinde duruyor, güç orada olduğu için aman riske girmeyelim yaklaşımı var. 40 – 45’i Millet İttifakı iktidara girecek onun arkasında duralım diye bakıyorlar ama hala Türkiye’de yüzde 15 – 20’lik kesim iktidardan bir an önce kurtulmak isteyen ama bununla yetinmeyecek olan. Daha fazlasını isteyen. Yani şu. Sadece yaşamak istemiyorum, sadece nefes alıp vermek istemiyorum. İnsan gibi yaşamak istiyorum, hak ettiklerimi almak istiyorum. Tatile gitmek istiyorum, gezmek istiyorum, eğlenmek istiyorum, sinemaya gitmek istiyorum, tiyatroya gitmek istiyorum... Bu hayalleri olan insanlar var. İnsanların bu beklentileri gittikçe yok oluyor. Ben AKP dönemini birçok açıdan eleştiriyorum; en temel özelliklerinden bir tanesi şu, insanlar hayal bile kuramıyorlar artık. Öyle bir ülke yarattılar ki hayal bile kuramıyor insanlar.

'EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI AKP'DEN KURTULMANIN GÜVENCESİ, AKP'DEN SONRASININ DA GARANTİSİ'

Emek ve Özgürlük İttifakı'na ilişkin soruyu da yanıtlayan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ilerleyen günlerde ittifakın bir seçim ittifakına dönüşeceğini söyledi. Baş, ittifaka ilişkin şu ifadeleri kullandı:

"Biz şöyle tarif etmiştik. Bu iktidara karşı 20 yıldır süren toplumsal mücadeleleri bir araya getirmemiz lazım. 20 yıldır bu iktidara karşı sokakta çeşitli biçimlerde ortaya çıkan direniş eğilimlerinin aynı zamanda siyasette temsil edilmesi gerekiyor. Mesela Türkiye’nin ana muhalefet gücü kadın hareketi; siyasette hak ettiği yerde değil. Gençlik hareketi değil, işçi hareketi değil. Kürtler yok sayılıyor. Bunları siyasette temsil edebilir hale getirecek bir ittifaka ihtiyaç var dolayısıyla bizim ittifak diğerlerine göre niye daha şanslı? Sokakta kurulmuş bir ittifak mücadelenin içinde kurulmuş bir ittifak.

İkincisi, Türkiye’nin önümüzdeki dönemi için bir üçüncü yol arayışımız var bizim yani yeni bir yol açmaya çalışacağız. Şimdi bunu becerebilirsek önümüzdeki günlerde bir seçim ittifakına da dönüştürmek istiyoruz çünkü bence şu çok önemli. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirmek istiyorsak aynı zamanda Meclis'te, AKP ve MHP’nin mümkün olduğunca az sandalyeye sıkışması lazım. İlk hedef nedir? AKP – MHP 240’ın altında sandalyeye inmesi lazım ki Anayasa'yı değiştirecek bir çoğunluk elde edelim.

Bunu Altılı Masa tek başına yapabilir mi? Gözüken o ki yapamıyor. Orada belirleyici olan şey şu. Eğer Emek ve Özgürlük İttifakı bir seçim ittifakına dönüşür ve o bugün siyasetin dışına itilen geniş kesimlerin desteğini alıp parlamentoya güçlü bir biçimde girebilirse, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişecek. O yüzden Emek ve Özgürlük İttifakı, AKP’den kurtulmanın güvencesi ama AKP sonrası Türkiye’nin de garantisi olacak aynı zamanda."

'HALKIN DAHA ETKİLİ OLABİLMESİ LAZIM'

"AKP iktidardan düştüğü zaman bir Anayasa değişikliğine onlar da yanaşmayacak mı?" sorusuna da yanıt veren Baş, "Değişebilir oradaki süreçler fakat kritik şey şu. Ben hep şundan korkarım. Siyaset masalara, kulislere, genel merkezlere sıkışırsa her şey olur. Halkın daha etkili olabilmesi lazım. Diyelim ki eğer biz, Emek ve Özgürlük İttifakı'nı hem sokakta hem parlamentoda etkin bir güç haline getirebilirsek, siyasetin böyle pazarlıklarla sürdürülmesi süreci de son veririz. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden Emek ve Özgürlük İttifakı'nın da seçim ittifakına dönüşmesinin bu ülkenin geleceği açısından çok kritik olduğunu ben görüyorum" şeklinde konuştu.

'HDP'Yİ YOK SAYMA TEMELLİ BİR SİYASET ANLAYIŞI YENİLMEYE MAHKUMDUR'

TİP Genel Başkanı, "HDP’nin bir kapatılma riskini görmüyor musunuz?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:

"Öyle bir risk var. Ben kapatmadan ziyade HDP’yi sürüncemede bırakma, HDP’yi hareketsiz kılma yaklaşımı görüyorum. Bunu çok tehlikeli, çok yanlış bir şey olarak görüyorum. HDP bu konuda deneyimi olan bir parti yani yıllardır çeşitli partileri kapatılmış ve buna rağmen ısrarla devam etmiş. Çeşitli yöntemler geliştirmişler, yine bunu mutlaka bulacaklardır ama şunu da özellikle söyleyeyim. Biz Emek ve Özgürlük İttifakı'nın bir özelliği de bu. HDP’nin bu ülkede çirkin ördek yavrusu haline getirilmesine izin vermeyeceğiz.

Kardeşim bu ülkede Kürt sorunu var ve bunun çözülmesi için tırnak içinde söylüyorum, Türklerin de devreye girmesi lazım. Çok açık söylüyorum. bizim de barış talebini yükseltmemiz lazım ve artık bu meseleyi çözmemiz gerekiyor. Memleketin gerçek bir takım sorunları yokmuş gibi davranarak ortadan kaldırılmaz. O yüzden ben özellikle söylüyorum; HDP ile görüşmeme temelli, HDP’yi yok sayma temelli bir siyaset anlayışı yenilmeye mahkumdur."

'TÜRKİYE'DE 2019'DAN BU YANA AZINLIK İKTİDARI VAR'

Yaklaşan seçimlere ilişkin değerlendirmelerini de paylaşan TİP Genel Başkanı, şöyle konuştu:

"İktidar öyle bir baskı ortamı oluşturdu ki ve gittikçe bunu artırıyor. Bu bir korku yaratıyor fakat önce yurttaş şunu bilsin. İktidar güçlü olduğu için değil zayıf olduğu için baskıyı artırıyor, etrafının çözülmesini engellemeye çalışıyor. 'Hala güç bende' havası vermeye çalışıyor. Adım kadar eminim, iktidar şu anda azınlıktır bu ülkede. Türkiye’de 2019’dan bu yana bir azınlık iktidarı, var rahat olalım.

İki; yurttaşın oyu. Tweet atamıyor; sokakta, miting, eylem gösteri yapamıyor. Her attığınız tweette soruşturmaya uğruyorsunuz. Bir tedirginlik hali var, o yüzden yurttaş oyuna çok kıymet veriyor. Oy artık onun sözünü söyleyebileceği, en özgür biçimde ifade edebileceği alan olmuş.

'ÖNCE MEMLEKETİN, SONRA İTTİFAKIMIZIN, SONRA PARTİMİZİN ÇIKARI'

Bakın bütün yurttaşlarımız şundan emin olsunlar. TİP, o kendi oylarına ne kadar kıymet veriyorlarsa biz de onların oylarına o kadar kıymet veriyoruz. O yüzden şunu bilmeleri lazım. Türkiye’nin 87 seçim bölgesi var. Biz bu 87 bölgenin hepsinde seçime girmeyeceğiz. Biz nerede seçime gireceğiz biliyor musunuz? Gerçekten o verdikleri oya parlamentoda bir anlam katabileceğimize inandığımız yerlerde seçime gireceğiz. O yüzden yurttaş, bizim seçime girdiğimiz yerde rahat olsun.

Bizim hedefimiz sadece TİP’i büyütmek değil parlamentoda. Biz esas olarak her zaman şöyle yaklaştık. Önce memleketin çıkarı, sonra ittifakımızın çıkarı, sonra partimizin çıkarı. Böyle yaklaşacağız ve amacımız ne? Örneğin Millet İttifakı'nın vekil sayısını azaltmak değil benim hedefim ama Cumhur İttifakı'nın milletvekili sayısını azaltmak için nerede seçime girmem gerekiyorsa gireceğim ve yurttaşın oradaki oyuna talip olacağım. Her oy kıymetli. Ben şöyle söylüyorum. İktidara tokat atmak istiyorsunuz ya oy kullanırken. En kuvvetli tokatı TİP’e oy vererek Emek ve Özgürlük İttifakı’na oy vererek atacağından emin olsun yurttaşlar.

'KEREM KINIK, 15 MAYIS SABAHI KAÇMA'

Genel olarak gördüğüm şey de bakın eğer muhalefet çok büyük bir hata yapmazsa ki ben artık deneyimlendiğimizi düşünüyorum. Bu mesele çok açık bir farkla bitecek çünkü seçime doğru o yenilgiyi gören yurttaşlar da zaferin bir parçası, Türkiye’nin yeniden kuruluşunun bir parçası olmak isteyecekler. Bakın sizin programınızda meydan okuyorum. Bunu da söyleyeyim kayıtlara girsin. Ben diyorum ki 'Kardeşim, 20 yıldır ölesiye dövüştüğün bir iktidar var ve ben bir gün bile yurt dışına çıkmayı düşünmedim. Hodri meydan bak. Kerem Kınık. Kızılay Başkanı. 15 Mayıs sabahı kaçma kardeşim, kaçma."

'15 MAYIS'TA UÇUŞLARI İPTAL EDELİM'

Altaylı'nın "Kaçar mı sizce?" sorusuna da yanıt veren Baş, "Uyanıklar, kaçacaklar. Uyanık olanları, kaybettiklerini görenleri, yolunu bulurlarsa kaçacaklar. Ben diyorum ki 'Madem güveniyorsunuz kendinize, 15 Mayıs günü Türkiye’de uçuşları iptal edelim' Benim bu ülkede kalacağımdan hiç kimsenin tereddütü yok değil mi? Ne olursa olsun sonuç biz kalacağız. Ben diyorum ki uçak biletlerine baksın yurttaş. Seçimin sonucunu anketlerden çok kim nereye uçak bileti alıyordan ölçebiliriz" ifadelerini kullandı.