Sakarya'nın korkusu: Sağlıksız gıda ve dayanıksız beton! Sakarya'nın korkusu: Sağlıksız gıda ve dayanıksız beton!

Tutuklu iş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala, Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği “Helalleşme” kavramı üzerine görüşlerini t24’e yazdı.

 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM)  “tahliye edilsin” kararına rağmen 2004 gündür Silivri Cezaevi’nde tutulan Kavala’nın “Helalleşme nereye varır?” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:  

Kemal Kılıçdaroğlu çeşitli nedenlerden dolayı adaletsizlikler yaşamış ve mağduriyetleri giderilmemiş yurttaşlarla, böyle durumdaki grupların temsilcileriyle yapmış olduğu görüşmeleri "helalleşme" olarak tanımladı. Helal sözcüğü ürünlerin ya da kazanımların dinî kurallara, ahlaki değerlere aykırı olmayan edimler sonucu gerçekleşmiş olduklarını ifade etmek için kullanılıyor. "Hakkın helal edilmesi" ise karşısındakini her türden maddi ve manevi borçlardan beri kılmak anlamına geliyor. Herhangi bir borç ya da karşı tarafta haksızlığa uğramışlık duygusuna neden olan bir olay cereyan etmemiş olsa dahi, vedalaşma anlarında, artık "hak geçme" ihtimalinin ortadan kalktığı bir aşamada, vicdanı rahatlatmak amacıyla helallik talep ediliyor ve bu talep yerine getiriliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun girişimleri ise farklı bir bağlamda gerçekleştiklerinden, buradaki "helalleşme" sözcüğü farklı bir içeriğe sahip; yeni bir ilişkinin başlamasının şartlarını ifade ediyor. Bu anlamda kullanılan "helalleşme"nin, yabancı dillerde mevcut olan, ancak Türkçede tam karşılığını bulmakta zorlandığımız özel bir barışma sürecini ifade eden reconciliation sözüne ve kavramına tekabül ettiğini düşünüyorum. Bu yazıda bu sözcüğü bir iç değişimi de çağrıştırdığı için sulhe varma diye çevirip kullanacağım.

Sulhe varma: Bir tür kardeşleşme hâli

Sulhe varma çatışmalardan sonra tarafların uzlaşarak tekrar uyum içinde yaşamaya başlamaları anlamına geliyor; o da helalleşme gibi dinî referansları olan bir sözcük. Hıristiyan ilahiyatına göre Adem ile Havva'nın kovulmalarıyla cennetin kapıları insanlara kapanmış oldu ve insanlar günahlarının esiri haline geldi. Tanrı, oğlu İsa'yı dünyaya yollayarak, onun aracılığıyla kendisini insanlarla barıştırdı, İsa çektiği acılar ve döktüğü kanıyla tüm insanların günahlarını üstlendi ve temizledi, böylece cennetin kapıları insanlara tekrar açıldı.

Siyaset teorilerinin ilgilendiği çatışmaların ve yol açılan mağduriyetlerin çoğunda, özellikle de yerli halk üzerinde gaddarca hâkimiyet kurulan sömürgeleştirilmiş ülkelerde, tarafların mutabakat sağlamış, barış içinde yaşamış oldukları bir zaman dilimi olmamış. Ancak sulhe varmanın zaman ve mekân ötesi dinî referanslarının hem uyum içinde yaşanmış olan hem de tekrar yaşanacak olan insanlık durumunu betimliyor olması, bu kavrama güçlü bir ahlaki içerik de kazandırıyor. İslam'ın barışma mesajlarında da olduğu gibi basit bir barışmadan öte, bir tür kardeşleşme hâli tarif edilmiş oluyor. (Derleme: Bianet)

TIKLAYIN – Yazının tamamını okuyun

Editör: Tuncer Kalaycı