Siyasetçi - sendikacı Kamil Özkan'ın kardeşi IndustriALL Küresel Sanayi İşçileri Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan'ın Genel sekreterliğe aday gösterildi.

Kemal Özkan, 2012 yılından bu yana Danimarka Kopenhag kongresiyle kurulan Dünya Sanayi İşçileri Sendikası’nın (IndustriALL Global) Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Kemal Özkan'ın Genel Sekreterliğe aday gösterilmesi, yaklaşık 15 yıldır Uluslararası İlişkiler Dairesi ve değişik sendikal alanların uzmanlığı ve sorumluluğunu üstlendiği Lastik İş Sendikası tarafından memnuniyetle karşılandı. Lastik İş Sendikası'ndan yapılan açıklamada, "Gerek sendikamızda edindiği deneyim ve gösterdiği başarı, gerekse uluslararası sendikal hareket içinde özverili çalışması ve büyük katkıları ile öne çıkmış bir sendikacı kimliğini kazanmış bulunan Kemal Özkan’ın Uluslararası İşçi Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) Genel Sekreterliği’ne seçilmesi halinde de önemli değişim ve başarılara imza atacağını düşünüyoruz. Bu nedenle eski çalışma arkadaşımız Kemal Özkan’ı bu yeni aday gösterildiği görev için destekliyor ve başarılarının devamını umuyoruz" denildi.

İŞÇİLEN ANTİDEMOKRATİK GÜÇLERLE KARŞI KARŞIYA

Bu arada, Kemal Özkan Cumhuriyet Gazetesi'nden Şehriban Kıraç ile ile işçilerin dünya çapında karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini konuştu. "Bunu tersine çevirmek için yeni ve etkili bir modeli hep birlikte geliştirmemiz gerekiyor" diyen Özkan'ınKıraç ile söyleşisi şöyle:

- Koronavirüs döneminde dünya genelinde çalışanların büyük kısmı uzaktan çalışmaya geçti. Bu durum ne tür hak gasplarını gündeme getirdi?

Uzaktan çalışma kalıcı olmamalı. Uzaktan çalışma koşulları ayırımcı değil, adil ve şeffaf olmalı. Tüm çalışanlara eşit muamele talep ediyoruz. Uzaktan çalışmanın istihdam statüsünü daha güvencesiz iş sözleşmesi biçimlerine dönüştürmesini kabul edemeyiz. Uzaktan çalışanlar, iş kazaları da dahil olmak üzere sağlık ve güvenlik açısından aynı düzeyde korumadan yararlanmalı. Günük, haftalık, aylık ve yıllık çalışma sürelerine uyulmalı. Uzaktan çalışanların hak ve menfaatlerini korumak için uluslararası bir standart geliştirilmesi için mücadelemiz sürüyor.

- Dünya örnekleriyle karşılaştırdığımızda Türkiye’dekine benzer bir çalışan yoksullaşması sözkonusu mu?

Dünyadaki işgücü 3.3 milyar civarında. Bunun 2 milyarı kayıtdışında çalışıyor. Kayıtiçindeki 1.3 milyar çalışanın ise yalnızca dörtte birinin doğrudan ve sürekli iş akdi var. Bu kabul edilemez. Şimdi de gelir krizinin içerisindeyiz. Bunu etkileyen, tetikleyen, kötüleştiren çok uzun süredir görmediğimiz yüksek bir enflasyon var. Türkiye’nin dünya ortalamasından önemli ölçüde ayrıldığını ve daha derin bir kriz yaşadığını görüyoruz. Son 20 yıldır, Türkiye üretimi ana ekseni olarak görmedi, gelirin dağılımını bilinçli olarak belirli gruplara aktardı. Enflasyonla birlikte, dünyanın güneyinde ulusal paraların değerini kaybetmesi, enerji fiyatlarının artması ve gıda fiyatlarının adeta uçması gelirdeki erimeyi daha da artırıyor ve artırmaya devam edecek.

Eğer bir ülkede asgari ücret ortalama ücret olarak telaffuz edilmeye başladı ise orada endüstri ilişkileri sisteminin çalıştığını iddia etmek mümkün olmaz. Şapkamızı öne koymak ve yeni, etkili bir model geliştirmek durumundayız. Aksi halde, işçiler açısından kötüleşme sürecek.

- Türkiye’de çok fazla mülteci de çalıştırılıyor. Mülteci işçiler için neler yapılmalı?

Irkı, dini, milliyeti, cinsiyeti ne olursa olsun, herkesin yaşama ve çalışma hakkı var.

Öncelikle göçmen işçilere uluslararası hukuktan kaynaklanan statü haklarının tanınması gerekiyor. Göçmen işçileri kavramak, kapsamak ve haklarını savunmak sendikaların öncelikli görevi. Türkiye’de sendikaların bu alana daha fazla girmesi ve görünür olması gerekiyor. 

200 MİLYON İŞÇİYİ TEMSİL EDİYOR

- ITUC Genel Sekreterliğine aday gösterildiniz, ne diyeceksiniz? 

ITUC, dünyadaki emekçilerin küresel sesi ve 163 ülke ve bölgede, 332 üye ulusal konfederasyonla 200 milyondan fazla işçiyi temsil ediyor. ITUC’un öncelikli görevi, sendikalar arasındaki uluslararası işbirliği, küresel mücadele ve uluslararası kurumlar nezdinde işçi haklarını savunmak.  ITUC’un 5. Dünya Kongresi kasım ayında Avusturalya’da yapılacak. Mevcut genel sekreter emekli olacak ve ben de bu göreve aday gösterildim. Bu göreve dünyanın güneyinden aday olan ve seçilirsem görevi üstlenen ilk gelişmekte olan ülke kökenli genel sekreter olacağım. 

DAVALAR YILLARCA SÜRÜYOR

- Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) yayımladığı Küresel Haklar Endeksi’ne göre Türkiye işçiler için en kötü ülkeler arasında, neden?

Türkiye sendikal haklar açısından, maalesef, dünyanın en kötü 10 ülkesi arasında. Uluslararası sendikaların sürekli şikâyet aldığı ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bana her gün değişik iş kollarından sendikal hak ihlali vakaları geliyor. Adeta hepsi aynı formatta geliyor: İşçiler sendikalara üye oluyor. İşverenler haber aldıklarında hemen işçileri topluyor ve sendikalardan istifa etmeleri için baskı yapıyor, işten atma ile tehdit ediyor. E-devlet şifrelerini yasadışı olarak topluyor ve sendikalı olup olmadıklarını kontol ediyor. İş kollarına itiraz, davaları yetkisiz mahkemelerde açmak gibi “cince” uygulamalar yapılıyor ve davalar yıllar sürüyor.

Kamuda, çalışanlar sendika seçme özgürlüğüne sahip değil. Eğer istenilen istikamette bir tercih yoksa, soruşturmalar, yer değiştirmeler, yükselmelerin engellenmesi, ihraçlar, tutuklamalar söz konusu oluyor. Bu böyle devam ettikçe, Türkiye ilk 10’daki yerini korumaya devam edecek. 

- Ekonomik kriz döneminde Türkiye’deki üyelerinizden en çok hangi şikâyetleri alıyorsunuz?

Şikâyetler, özel sektörde, sendikal nedenle işten çıkarmalar ve yetki tespitlerine itirazla sendikaların tanınmaması. Kamuda, baskılar, ihraçlar, tutuklamalar, haksız davalar çok fazla.

Türkiye’deki sendikalarımıza uluslararası araçlarla destek olmaya çalışıyoruz. 

SESİMİZİ YÜKSELTMELİYİZ

- Böylesi ekonomik kriz dönemlerinde çalışanlara neler öneriyorsunuz?

Korona krizi işçi sınıfına şunu öğretti ki, tek başımıza hakkımızı koruyamıyoruz. O nedenle örgütlenmemiz lazım. Sendikaları katılmamız lazım. Korona sırasında, sendikalı olan, toplusözleşme korumasından yararlanan işçiler çok açık bir biçimde kendilerini korumayı başardılar. Birlikte mücadele, birlik, dayanışma, işçi sınıfının, sendikal hareketin evrensel değerleri. Onlara sahip çıkmamız gerekiyor. Sesimizi yükseltelim, ayağa kalkalım ve mücadele edelim.

- Krizde hükümetlerin çalışanlara ne tür destekler vermesi gerekiyor? 

Hükümetlerin, çalışanların temel hakların kullanabileceği bir elverişli ortamı yaratması gerekiyor. Herkesin kendi özgür iradesi ile bir sendikaya üye olabilmesi ve bir toplu iş sözleşmesi korumasından yararlanması son derece önemli. Bunun altyapısının ve korumasının politik karar alıcılar tarafından sağlanması gerekir. Hakları kısıtlayan olağanüstü hal uygulamalarını istemiyoruz. Maalesef bu kısıtlamalar sürekli oldu. Güvenlik güçlerinin bizlere karşı kullanılmasını istemiyoruz. Yargının bize karşı temel haklarımızı kullanırken kullanılmasını istemiyoruz.

İş, gelir güvencesi ve sosyal koruma istiyoruz. Korona krizi süresince Türkiye’de politik karar alıcıların çalışanlara ve emekçi halka yaptığı destek dünya ortalamasının son derece altında kaldı. Sosyal koruma programlarının güçlendirilmesi ülkenin önceliği olmalı.