Emek Partisi (EMEP), 51 yıl önce 6 Mayıs'ta idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı yazılı açıklama ile andı.

AKP'li meclis üyesi kendini yerden yere attı AKP'li meclis üyesi kendini yerden yere attı

'Tek adam rejimine karşı, tam bağımsız Türkiye için; Denizlerin yolunda' başlığıyla yapılan açıklamada, şöyle denildi:

Onların öğrenci eylemleriyle başlayan mücadeleleri giderek sömürünün, baskının ve yoksulluğun gerçek nedenlerine yönelmişti. Başta onların idamları için Meclis’te el kaldıran milletvekilleri olmak üzere, darbe komutanları, güvenlik güçleri ve bürokrasi bu mücadeleyi kendi varlıkları için tehlikeli görmüşlerdi. Denizler kısacık yaşamlarında sadece düzenin bekçilerine, atanmış memurlarına değil aynı zamanda ülkeyi kuşatan, nüfuz eden emperyalizme, içerideki uzantılarına, işbirlikçilerine ve kısaca tekellerin düzenine karşı çıkıyorlardı. Kurdukları örgüt ile işçileri, köylüleri ve gençleri bunun için harekete geçirmeye çalıştılar.

Denizler bu ülkedeki devrimci dönüşümün en önemli koşulunun halkın örgütlü gücü olduğunu düşünüyorlardı. Onlar, mahkeme heyetinin ‘mesleğiniz?’ sorusuna yanıt veren Deniz’in dediği gibi ‘devrimciydiler.’ Mevcut düzenin yıkılmasını ve yerine hakça ve halkça bir düzen kurulmasını istemişler, tam bağımsız ve sosyalist bir Türkiye’yi kurmak istemişlerdi.

Denizler yaşlarından büyük hayaller peşinde koşan hayalperestler değildirler. Onlar yaşadıkları çağın ve dönemin, baskılardan huzursuz olan ve mücadeleye katılan ortalama gençlik profilinin çizgilerini en belirgin biçimde taşıyan, onların en ilerileri, öncüleri, en kararlı olanlarıydılar. 1968-70’li yılların başında dünyadaki gençlik ve işçi hareketlerinden Türkiye’ye vuran dalganın en üstünde yer aldılar. Binlerce Deniz’in en güçlü, en atak temsilcileri oldular. Onları öldürenler bu devrimci gençlik atılımını en acı biçimde kesmek istemişlerdi. Başaramadılar.

Denizler’in mirası bugün başta işçi sınıfının eylemleri olmak üzere bütün ezilenlerin eylemlerinde; tam bağımsız ve sosyalist bir Türkiye mücadelesinde sürüyor.

Bu o kadar bereketli ve güçlü bir mirastır ki bugün ülkeyi yönetenler halkın bu mücadeleci geçmişiyle kendilerini parlatmak, üstlerine oturmayan antiemperyalist kılıklara bürünmek istiyorlar. Erdoğan’ın kendisinin en has antiemperyalist olduğuna sürekli vurgu yapması bu yüzdendir. IMF’yle ilişkiyi kesmiş olmaktan, Davos’ta ‘One Minute’ çıkışını hatırlatmaktan, ‘Dünya beşten büyüktür’ diye tekrarlamaktan da özel bir fayda umuyor.

Antiemperyalizm; ABD’nin nüfuz alanlarındaki önceki tekelini sarsan emperyalist devletlerin arttığı koşullarda, aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanmak için her gün birine bağırmak değildir. Biriyle kol kola girip diğerine, sonra o diğerinin koluna girip ötekine dilediğini yaptırabileceğini zannetmek değildir. Türkiye AKP iktidarları döneminde emperyalizme kat kat bağımlı hale girmiştir. IMF’den ayrıldığını söyleyen Erdoğan IMF’siz IMF programlarını uygulamakta, IMF’ye olan borçların kat kat mislini tekellere ve devletlere yapmaktadır. En çok bağırdığı ABD, parasını aldığı F16 savaş uçaklarını vermediği halde buna dair tek bir söz söylenmemekte ama ABD’nin her dediği olabilmektedir.

Erdoğan’ın antiemperyalizm dediği şantaj, yaptırım, tehdit, hot zot diplomasisidir ve bunlar her seferinde daha güçlü bir bumerang olarak Türkiye’ye dönmektedir.

Denizler bugün sağ olsaydılar onların antiemperyalist mücadelesinin hedefinde; bugün beşli çete başta olmak üzere halkın birikimini yandaş tekellerin hizmetine sunan, kendi çeperini zengin eden, kamu kaynaklarını yerli yabancı tekellere özelleştiren, ormanları, dereleri, kentleri şirketlerin emrine amade hale getiren, nihayet ülkeyi bir şirket gibi yöneten ve kendisi de bizzat Afrika, Türki Cumhuriyetler vb. yerlere sermaye transferi yapan ama halkı patates soğana muhtaç bırakan iktidara karşı vereceklerdi. Yine sağ olsalardı; NATO’ya ABD’nin her köşeye kondurduğu üslerine, Türkiye’nin toprak kazanmaya dönüşen sınır ötesi harekâtlarına karşı çıkacaklardı. Denizler bugün sağ olsalardı sınıfsız sömürüsüz bir dünya için mücadele etmeye devam edeceklerdi. Denizlerin başlattığı mücadelenin ateşi hala yanıyor, yanacak. 14 Mayıs seçimleri bu çok yönlü ve kapsamlı mücadelenin bir parçasıdır. Tek adam rejimini sona erdirecek hamle milyonlarca Denizlerden gelecek. Birleşe birleşe kazanacağız. Biz kazanacağız, emekçiler kazanacak.