TİP Genel Başkanı Erkan Baş, katıldığı televizyon programına sosyal medyada ve iktidara yakın gazetelerde kendisi hakkında yayılan yalan haberlere yanıt verdi. Üçüncü ittifak ve seçime dair soruları da yanıtlayan Baş, AKP’nin 30 yıllık değişimi hakkında “O zaman mücahittiler, bugün müteahhitler” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Halk TV’de yayınlanan İpek Özbey ile Kadraj programına konuk oldu. Programda ¨villası olduğuna¨ ilişkin yayılan yalan haberleri değerlendiren Baş, Yeni Akit’in “sahtekar” bir gazete olduğunu söyleyerek, “Ben açıklama yaptıktan sonra utanmazlıklarına devam ediyorlar. Diyorlar ki ‘Şu kadar milletvekili maaşı var ama parası olmadığını iddia ediyor’. Bir de yalan söylediğimi ima ediyorlar. Soruyorum size: Bir tane AKP'li milletvekilini çevirin, deyin ki ‘Sen şu kadar milletvekili maaşı alıyorsun, bu parayı ne yapıyorsun?’. Gidin Tayyip Erdoğan’a sorun: Arkadaş sen siyasete girdiğinde kaç paran vardı, şimdi kaç paran var? Bırakın Tayyip Erdoğan’ı, Erdoğan'ın çoluğu, çocuğu, efradı amca oğlu, teyze kızı ne varsa bütün sülalesi zenginleşti” ifadelerini kullandı.

‘BİZİM GİBİ İNSANLARIN SİYASET YAPMASINDAN KORKUYORLAR’

Yapılan eleştirilere öfkesinin nedenini açıklayan Baş, “Bir tarafta halkın emeğini, alın terini gasbedenler var, bir tarafta da Türkiye'de başka türlü bir siyaset olabileceğini göstermeye çalışan bir siyasi parti var. Kendi üzerime alınmıyorum sadece ama madem konu benim, buyurun tartışalım. Benim iki dedem işçi, babaannem işçiydi, anneannem işçiydi. Annem işçi, babam işçi, iki tane kız kardeşim var ikisi de kirada oturuyor. Üç tane amcam var bir tanesi 30 yıldır aynı dükkanda terzilik yapıyor, ikisi işçi emeklisi. Bunlar bizim gibi insanların siyaset yapmasından korkuyorlar. Bunlar bu halkın içinden çıkmış işçi çocuğunun, köylü çocuğunun ama sınıfına ihanet etmeyenlerin, onlar gibi yaşamaya devam edelerin siyaset yapmasını istemiyorlar” diye konuştu.

‘O ZAMAN MÜCAHİTTİLER, ŞİMDİ MÜTEAHHİT OLDULAR’

TİP Genel Başkanı Baş’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Bakan olunca, milletvekili olunca geldiği kökleri unutup böyle her tür görgüsüzlüğü yapan, yediği önünde yemediği arkasında yaşayan, halk açken her gün servetini artıran tarzda siyasetçiler istiyorlar. Böyle olmamamız zorlarına gidiyor.

Biz onlara gerçeklerini gösteriyoruz. Bu siyasi hareketi 30 yıl önce de sevmiyordum ama o zaman bir inançları vardı, bir davaları vardı. O zaman mücahittiler, bugün müteahhitler. O zaman ‘biz Zenciyiz’ diyorlardı, şimdi zengin oldular. Dolayısıyla öfkeleri bizim değişmememize, onlar gibi olmamıza. Ama iddialıyım, Türkiye'de bu tarz bir siyasetin olacağını gösterdim.

‘BİZİM DERDİMİZ KENDİMİZİ KURTARMAK DEĞİL, HAYATA BAŞKA TÜRLÜ BAKIYORUZ’

En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz? Şöyle yorumlar yapıyorlar: Sen daha kendini kurtaramamışsın memleketi nasıl kurtaracaksın? Benim kendi kişisel ikbalimle memleketin ikbali karşı karşıya konulan şeyler değil ki. Ben üniversitede akademisyendim, para kazanmak istesem akademisyen olmazdım birtakım şirketlerde yönetici olmanın yollarını arardım. Ama bizim derdimiz kendimizi kurtarmak değil, hayata başka türlü bakıyoruz.”

Cumhurbaşkanını değiştirmenin önemli olduğunu söyleyen Baş, seçim sonrasında oluşacak yeni parlamentonun da önemine dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Tayyip Erdoğan’ı göndermeye odaklanmak çok önemliydi çünkü o toplumsal tabanı değiştirmemiz gerekiyordu, onun arkasındaki desteğin kaybolması gerekiyordu. Bugün artık burada ciddi bir yol aldık fakat o yeni oluşacak parlamento son derece önemli bir parlamento. O parlamento Türkiye'nin geleceğine karar verecek bir parlamento olacak.”

‘TİP OLARAK TAYYİP ERDOĞAN'DAN BU ÜLKEYİ KURTARACAK BİR ADAYI DESTEKLEMEK İSTİYORUZ’

İsimlerin değil ilkelerin önemli olduğunu vurgulayan Baş, “Altılı masa kendi ilkelerini, programını ve adayını ortaya koyduğunda eğer kendisini şu anda temsil etmediği toplumsal dinamikleri de gözeten bir aday çıkartırsa, TİP olarak Tayyip Erdoğan'dan bu ülkeyi kurtaracak bir adayı desteklemek istiyoruz. Hiç konuşmaya da gerek duymuyoruz. Topu o tarafa atmış olduk şu anda, diyoruz ki ‘Yanlış yapmayın. Kendinizi, partinizi, altılı masayı değil memleketin bütününü düşünün. Eğer bunu yaparsanız biz size destek verebiliriz’” dedi.

‘ERDOĞAN’DAN KURTULDUK AMA DIŞ POLİTİKAMIZ NE OLACAK?’

Yeni oluşacak parlamento için altılı masada siyaset yapanlara hitaben konuşan Baş, açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü:

“Tamam bugün muhalefet güçlerine katılmış olmaları bizim açımızdan kötü bir şey değil ama sonuçta Türkiye'deki ekonomik sistemi kökten sorgulamak lazım. Türkiye'deki dış politika anlayışını kökten sorgulamak lazım’ diyoruz ve altılı masaya baktığımızda herhalde eski AKP’li olmalarından kaynaklı olarak bu konuda ciddi tereddütler görüyoruz. Suriye politikasını tartışıyoruz, Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yaptığı dönemler vardı. Peki önümüzdeki dönem Türkiye’nin dış politikası ne olacak? Tayyip Erdoğan’dan kurtulduk ama dış politikamız ne olacak?

‘HALKIN SİGORTAYA İHTİYACI VAR’

Türkiye'de bugün en büyük sorunumuz yoksulluk, işsizlik açlık; bugün ülkede sefalet var. Tayyip Erdoğan'dan kurtulacağız ama bunları tartışacağımız isimlerden birisi Ali Babacan ve dolayısıyla böyle bir ayrım var. Özetle bu iktidarın gitmesi konusunda ortaklaşıyoruz da yerine ne gelecek konusunu tartışmak istiyoruz, konuşmak istiyoruz.

Burada halkın özne olmasını önemsiyoruz. Bana biraz şöyle geliyor: Millet İttifakı galiba devletin yıpranmışlığını toparlamaya odaklanmış durumda, dolayısıyla Millet İttifakı kurumların sigortası olarak düşünülebilir ama biz halkın sigortaya ihtiyacı olduğunu biliyoruz.

‘AKP ZİHNİYETİNİN İZLERİNİN DEVAM ETMEYECEĞİ BİR TABLOYA İHTİYACIMIZ VAR’

AKP’den kurtulacağız ama AKP zihniyetinin izlerinin devam etmeyeceği bir tabloya ihtiyacımız var.

Biz muhalefete muhalefet etmeyi pek sevmiyoruz ama mesela geçenlerde Meclis toplanamadı. Ben Meclis’i toplantıya çağıran Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirdim. Toplantıya çağırdığı için eleştirmedim ama ana muhalefet bir sorumluluk demektir. Sizin AKP'nin yarattığı bozulmayı temizlemeniz lazım. AKP Meclis’te ‘Ben çoğunluğum, istediğim zaman istediğimi yaparım’ diyor. CHP de muhalefetin çoğunluğu ve aynı yaklaşımı sergiledi. Bilerek ya da bilmeden yaptılar ama CHP’nin farklı bir zihniyetle hareket etmesi lazımdı. O daveti yapmadan önce bütün muhalefet partilerini toplamalı ve ortak bir görüş oluşturmalıydı. Bu 20 yılın yarattığı bozulma tahmin ettiğimizin çok ötesinde ve toplumun çok geniş kesimlerine ulaşıyor. Bizim buraya karşı sağlam sigortalara ihtiyacımız var ve halkın doğrudan siyasette rol alması lazım. Altılı masadakilerin hepsi son noktada aynı şeyi söylüyor, ‘Liderler karar verecek, biz onun arkasındayız’ diyor. Liderlere bağlılık iyidir ama biz biraz da AKP’ye bu yüzden karşı değil miyiz? Tek adamların karar vereceği sisteme karşı değil miyiz? Biz halk karar versin, beraber karar verelim diyoruz.”