Teknolojinin gelişmesiyle hızlanan yaşam, maruz kaldığımız bilgi bombardımanı, pandemi, iklim krizi, ekonomik bunalımlar ve savaşlar hepimizin dengesini bozdu. Sürekli olarak sinirli, sabırsız, erteleyen, “dönüp duran”; günlük meselelerle başa çıkmakta, uyumakta zorlanan, gelecekteki herhangi bir zorluktan aşırı derecede korkan (her zaman felaket olarak algılanan); bir zamanlar basit görünen durumlar karşısında felç olan insanların sayısı giderek artıyor. 2021 yılında Tıp dergisi 'The Lancet'te yayınlanan araştırmaya göre, pandeminin sert etkisinin hissedildiği 2020'de, küresel çapta depresif ve anksiyete bozuklukları sırasıyla yüzde 28 ve yüzde 26 oranında arttı. Türkiye, Arjantin, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde bu oran depresif bozukluklarda yüzde 38,7, anksiyete bozukluklarında ise yüzde 28'in üzerinde artış gösterdi.

Peki, dünyanın dertleriyle dertlenip dengemizi kaybetmek yerine başka bir çıkış yolu var mı? HiDoctor Danışma Kurulu Üyesi Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Rukiye Hayran, çıkış yolunun “pozitif psikoloji”de olduğunu söylüyor. “En genel tabiriyle, pozitif psikolojinin, insanı daha iyiye götürmeyi amaçlayan bir alan olduğunu söyleyebiliriz” diyen Hayran, “Psikoloji bilimi, yıllardır varolan hastalıkları iyileştirmeye, semptomları gidermeye çalışıyor. Fakat son zamanlarda bir hastalığımız olmasa dahi, iyi hissedemediğimizi fark etmeye başladık. Birçoğumuz kendimizi stresle, erteleme problemleriyle, potansiyelini nasıl gerçekleştireceğini bilememenin verdiği iç huzursuzlukla hayatı olabileceğinden daha az kaliteli yaşıyor halde bulduk. İşte pozitif psikoloji de tam olarak bu sorunu hedef alarak genişliyor. Kısaca, geleneksel psikoloji insanlarda neyin “yanlış” olduğuna odaklanırken pozitif psikoloji neyin “doğru” olduğuna odaklanıyor” diyor.

Resim

Pozitif psikoterapinin, insanın içinde bulunduğu duruma farklı açılardan bakabilmeyi amaçladığını kaydeden Hayran, şu önerilerde bulunuyor: 

Bakanlığa 'M Çiçeği' çağrısı: Şeffaf verileri açıklayın Bakanlığa 'M Çiçeği' çağrısı: Şeffaf verileri açıklayın
  • Aslında birçok ruhsal problem, Denge Modelindeki enerjinin yeterince dengeli dağıtılmaması nedeniyle olur. Çatışmalar çoğaldığında, insanlar problemleri ile baş edebilmek için bu boyutlardan biri ile tepki vermeye yönelebilirler. Bazı insanlar kaçış yolunu çalışmakta bulurken bazıları ilişkiler kurma ya da bozmada, bazıları da maneviyat ve fantezilerde bulur. Ancak bu durum, bazı problemleri de beraberinde getirir.
  • Örneğin, bir insan, enerjisinin çoğunu iş ve başarı alanına aktardığında diğer alanlar için yeterli enerjisi kalmayacaktır. Dolayısıyla, iş ve başarı alanında yoğunlaşan insanın, beden veya ilişkiler alanında yeni problemler doğabilir. Sürekli çalışmaya odaklandığı için vücut sağlığı ihmal edilmiş olabilir ya da eşiyle, arkadaşlarıyla arasında iletişim sorunları başlayabilir. Bununla beraber denge problemi, yalnızca tek alana yoğunlaşmaktan kaynaklanmaz. İnsanlar, aynı anda iki ya da üç alana da yoğunlaşabilir. Örneğin; enerjisini iş, beden ve ilişki alanına yoğunlaştırmış olan insan, gelecek ve fantezi alanına enerji ayıramayacaktır. Bu durumda başarılı bir iş hayatı, iyi ilişkileri ve sağlıklı bir bedeni olsa bile geleceğe dair umutsuz ve isteksiz olabilir veya kendini manevi anlamda bir boşlukta hissedebilir. Dolayısıyla, kişinin ruh sağlığı bu dengesizlikten olumsuz bir şekilde etkilenir.
  • Daha anlaşılır olması için, denge modelindeki bu dört alanı, bir terazi üzerindeymiş gibi düşünebiliriz. Terazinin bir koluna ağırlık çöktüğünde, bu durum, diğer kolda sorunlar olmasına yol açar. Sorunların oluşmasını engellemek veya sorunları ortadan kaldırmak için teraziyi dengede tutmak gerekir. Yaşam dengesi, kişilerin zamanını ve enerjisini  bu dört alana, uygun bir biçimde paylaştırması anlamına gelmektedir. Bu dengeyi sağlarken, kişinin benliğini ve özsaygısını gözetmek de son derece önemlidir. Kısacası, yaşam enerjisi, Denge Modelinin dört alanına dengeli bir şekilde paylaştırıldığında, hayattan alınan zevk artar ve kalıcı bir şekilde devam edebilir. Pozitif Psikoterapi, kişiye, bu dengeyi sağlayarak daha huzurlu bir hayata ulaşabilmesi için ihtiyaç duyduğu bilgiyi ve cesareti kazandırmayı hedefler.

Dört Temel Denge Alanı

Beden ve Duygu Alanı: Bütün bedensel ihtiyaç ve faaliyeti kapsayan alandır. Yeme-içme, uyku, cinsellik, hareket etme gibi her türlü bedensel ihtiyaç bu alandadır. Bedensel olarak iyi ve yeterli olmak, diğer alanlara da olumlu olarak yansımaktadır.

İş ve Başarı Alanı: Özgüven, başarı, yetkinlik ve güç gibi ihtiyaçları kapsayan alandır. Hem günlük hayattaki hem iş hayatındaki görev ve sorumluluklar bu alandadır.

İlişki ve Bağlantı Alanı: Sevmek, sevilmek, takdir etmek ya da takdir görmek, bağ kurmak gibi ihtiyaçlarla ilgilidir. Dolayısıyla anne-baba, eş, arkadaş veya iş arkadaşlarıyla kurulan bütün ilişkiler bu alandadır.

Gelecek ve Fantezi: Geleceğe dair düşünce, beklenti ve hayaller bu alanla ilişkilidir. Hayata dair bazı değerlere sahip olunması, hayatı anlamlandırmaya çabası ve bütün manevi inançlar bu alandadır.

Editör: Tuncer Kalaycı