Yaşayanlarıyla yaşananlarıyla ilginç…

Öylesine yoğun bir gündem var ki, ülkemizde, hepimizi ilgilendiriyor ve ama sürekli değişiyor, yetişemediğimizi sanıyoruz. Burada sanat giriyor devreye, edebiyat. Yaşananların, yapılanların birbirinin neredeyse aynı olduğunu, hem de birebir, tıpkısının aynısı olduğunu gösteriyor.

12 Eylül, kırk beş yıl önce yaşandı, öylesine büyük bir darbeydi ki ”bizim çocukların yaptığı”, ekonomiden sanata, eğitimden sağlığa, barınmadan beslenmeye, kültüre sanata, demokrasiye, özgürlüğe, denizden çıkan balıktan iklim krizine kadar her şeyi, istisnasız her şeyi yerden yere vurdu. Neler yapıldığını hepimiz anımsıyoruz. Bugün, aradan geçen bunca yıl sonra gündemde başka bir “darbe” var hayatımızda… “Boş tencere iktidar devirir” diyen Demirel’e nazire, bir şey olmadı ama yükselen itirazlar ve öfke öyle büyüdü ki, yediden yetmişe herkes sokağa attı kendini. Gerçi şimdi yerini “barış” aldı. Kürtlerle, bu kez, belki de başarıya ulaşma şansı daha yüksek bir barış görüşmeleri sonuç aldı. Bu önemli bir dönemeç; ya barış içinde bir arada yaşayacağız ya bir arada barış içinde yaşayacağız. Kimse savaş nedeniyle ölmeyecek, annelerin gözyaşları akmayacak.

Bir tatil sitesinden…

Atilla Birkiye, yeni romanı “Körfezde Sıkıyönetim”de, İstanbul’dan uzaklaşarak (bir önceki kitabında İstanbul’da yaşanan aşkları öylesine keyifli anlatıyordu ki, okur, tekrar tekrar okudu), bir tatil sitesinde ağırlıyor bizleri. Yaz sonudur, yavaş yavaş büyük şehirlere dönme zamanı gelmiştir artık, zaten çoğu toparlanmış, pek azı kalmıştır insanların, ailelerin. Küçük bir Türkiye’dir aslında o sakin tatil sitesi; yaşayanlarıyla, yaşananlarıyla. Birileri görev edinir hemen, ilçeden hatta köyden gelen emirleri uygulamayı; insanların “ne olacak” tedirginliğinden de yararlanarak.

Yazar, öyle kurmuş ki romanını, hiçbir isim yok; hepsi karakterlerin simgesi. Biri Şef, diğeri Dalgacı, öbürü Eş, kızı Dal… Diğer yanda Kocaana, Sinameki, İnce, Çalışkan… Canavar da var, Yaygara da, Mızıka da var, Asistan da, Kulak bile… Tabii daha birçok karakterin başı, adı üstünde Reis. Biz okurlar, karakterleri adlarıyla özdeşleştirerek yaşananların ve/veya gerekenlerin nasıl ve kim tarafından yapıldığını buluyoruz. Bir yanıyla hoş bir oyun aslında Birkiye’nin kurduğu. Diğer yandan, karakterlerin, şu anda yaşamımızdaki etkili, yetkililerle karşılaştırıyoruz. Aslına bakarsanız, romandaki karakterler (kahramanlar mı demeliyim) yaşamımızdaki etkili/yetkililerle birebir uymuyor. Bir şeyleri ekleyip çıkarmak gerekli. Romanın g(ü/ö)zelliği de burada.

Yukarıdakilere ek, İktidar, Şirket, Öfke, Canım, Düzen, Canavar, Danışman (ve tabii, dahası da var) karakterlerini de sıralamalıyım. Bazen kişi bazen kişilik ya da kurum olarak bildiklerimizin de kendince bir karakteri, çizdiği yol haritası var. Buna da bağlı olarak, Atilla Birkiye’nin bıraktığı yerden kendimiz tamamlıyoruz romanı, bir diğer deyişle geliştiriyor, uzatıyor, güçlendiriyoruz. Değil mi ki, roman imaj yarat(tır)ır; yazarla aynı çizgide yürümese de edebiyatın güzel (ve özel) yanı bu. Bugün, tam da ufukta barış göründüğünde romandaki gibi yanlışlar, hatalar, bilinçli tercihler, olur mu diye düşünüyorsunuz.

İster istemez günümüze dönüyorsunuz romanın sayfalarından başınızı kaldırdığınızda… Yaşananları kendinizce yorumlarken, gidişatını izlerken “Körfezde Sıkıyönetim” sizinle birlikte oluyor. Tam burada, bir başka özelliğe de değinmeliyim; daha doğrusu, Atilla Birkiye’nin yazı diline, cümle kuruluşuna, sözcükleri ardı arkasına sıralarken kurduğu oyuna… İlgimi çekti. Betimlemelerle taşıdığı cümleleri, virgüllerle uzatırken büyük bir keyif duyduğu apaçık ortada yazarın, tabii okurdan beklentisi de bu yönde.

Körfezde Sıkıyönetim
Atilla Birkiye
Roman
SRC Kitap, Şubat 2025, 168 s.

Dikkatli okur, siyasal, ekonomik, kültürel gündemi takip ettiği kadar sosyal medyayı da ilgiyle izler. Birkaç gündür, süren (ve aslında sonucunun beklenmesi gereken iddia ve yanıtları) bir dolandırıcılık ve taciz iddialarının kitap ve yazarla bağdaşlaştırılmayacağını bilir. Bu soru(n) yazarın okurun kitabın dışındadır.

(Bu yazı SonHaber'da yayımlanmıştır)